HASTALIKLAR
Mental Retardasyon
Zihinsel engellilik; sosyal, pratik ve uyumsal becerilerde görülen sınırlılıkların yanı sıra, genel zeka fonksiyonlarının normalin altında olması durumudur. Zihinsel engel, çocuğa uygulanan zeka testlerinde elde edilen zeka bölüm puanının belirlenen zeka bölüm puanından aşağıda olmasıyla ve çocuğun kendi yaşından beklenen ve içinde bulunduğu toplumun bireylerinden beklediği sosyal davranışları gösterememesiyle kendini gösterir. Bireye tanı 18 yaşından önce konmaktadır. Doğum öncesi (Annenin yaşı, sigara ve ilaç kullanımı vb.), doğum esnasında (Oksijensiz kalma, vakum ve forsepsin yanlış uygulanması vb) ve doğum sonrasında (Travmatik beyin hasarları, havale, menenjit, yetersiz çevresel uyaran vb.) pek çok sebebi olabilir.
DSM IV (2000)’de zihinsel engel IQ derecelerine göre şu şekilde sınıflandırılmıştır:
Düzey |
Zeka Testi Puanı |
Hafif Derecede Zihinsel Yetersizlik |
50 – 55 ile yaklaşık 70 arası |
Orta Derecede Zihinsel Yetersizlik |
35 – 40 ile 50 – 55 arası |
Ağır Derecede Zihinsel Yetersizlik |
20 – 25 ile 35 – 40 arası |
İleri Derecede Zihinsel Yetersizlik |
20 – 25’in altında |
Çocukların eğitsel tanılanmasında ise 50 – 55 ile 70 – 75 arasında zeka puanına sahip olan çocuklar eğitilebilir, 25 – 35 ile 50 – 55 arasında zeka puanına sahip çocuklar öğretilebilir, 25 ve daha düşük zeka puanı olanlar daağır ve çok ağır derecede zihinsel yetersizlik olarak sınıflandırılmıştır.
Zihinsel engelli çocukları yetersizliklerinin ağırlıklarına göre; hafif, orta, ağır ya da buna paralel olarak eğitilebilir, öğretilebilir, ağır ve çok ağır şeklinde sınıflandırılabileceği gibi zihin engelli çocukların gereksinim duydukları yardımın yoğunluk düzeylerine göre de sınıflandırabilir. Zihin engelli çocukların sınıflandırılması çocuğun eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi, bu gereksinimleri en iyi ve uygun şekilde karşılayacak şekilde eğitim programlarının hazırlanması ve çocuk için en uygun eğitim ortamının bulunması amacıyla yapılmaktadır.
Kabaca bakıldığında; hafif derecede zihinsel engelliler grubundaki çocukların okuma-yazma, matematik gibi temel akademik becerileri öğrenebilecekleri kabul edilmektedir. Orta derecede zihinsel engelliler grubuna giren çocukların ise; akademik becerilerde eğitimleri ilerleyemezse de, gündelik yaşamın gerektirdiği sosyal uyum, pratik iletişim ve özbakım becerileri (giyinme, yemek yeme, kişisel temizlik becerileri vb.) gibi becerileri öğrenmeleri beklenmektedir. Ağır ve çok ağır derecede zihinsel engelli çocuklar ise yaşamları boyunca sürekli bakım ve yardıma gereksinim duymaktadırlar
Bilişsel / Akademik Beceriler
Zihinsel engelli çocuklar da pek çok beceriyi diğer çocuklar gibi öğrenir. Ancak öğrenmeleri daha yavaş ve güç olmaktadır. Zihinsel engelin ağırlık derecesi arttıkça öğrenmeleri yavaşlamakta ve zorlaşmaktadır. Zihinsel yetersizliği olan bireylerde zayıf bellek, yavaş öğrenme, dikkat problemleri, öğrendiklerini genelleme güçlüğü, problem çözme becerisinde zayıflık gibi özellikler gözlenir. Dikkat süreleri kısa ve dağınıktır. Kısa süreli bellekteki bilgileri uzun süreli belleğe aktarmada çeşitli güçlükleri vardır. Bu da akademik başarılarını olumsuz etkiler. Ancak uygun eğitim programları, aktiviteler ve ödüllerle bireyin performansında ilerleme gözlenebilir. Ayrıca, daha önce yaşadıkları başarısızlık deneyimleri öğrenme motivasyonlarını ve özgüvenlerini olumsuz etkileyebilir. Aile ve çevre çocuğun içine düşebileceği bu durumun farkında olmalı ve uygun davranışlar geliştirmelidir.
Dil ve Konuşma Becerileri
Zihinsel engelli çocukların konuşma ve dil gelişimleri normal yaşıtlarınkine benzer aşamaları izlemektedir. Konuşmayı normal çocuklar gibi öğrenirler, ancak yetersizliğe bağlı olarak konuşmaları daha geç gelişmekte ve daha fazla konuşmada bozukluk göstermektedirler. Zihinsel yetersizlik arttıkça dil ve konuşma problemleri de artmaktadır.
Özbakım ve Günlük Yaşam Becerileri
Zihinsel yetersizliği olan çocuklar, kişisel temizlik, yemek yeme, giyinme, yiyecek hazırlama gibi becerileri yoğun bir destekle öğrenebilirler. Uygun yönergelerle, sürekli teşvik edilerek çocuklar gelişimsel düzeyleri ölçüsünde özbakım ve günlük yaşam becerilerini öğrenebilirler.
Fiziksel Gelişim Özellikleri
Zihinsel engelli çocuklar fiziksel görünüm açısından diğer bireylerden spesifik bir farklılık göstermezler. Ancak engelin derecesi arttıkça motor becerilerinde gecikmeler görülebilir. Özellikle ince motor fonksiyonlar zihinsel engelden etkilenebilmektedir.
Sosyal Gelişim Özellikleri
Zihinsel engelli çocukların pek çoğu arkadaşlık ilişkileri ve sosyal becerilerde sorun yaşamaktadırlar. Karşılarındaki bireyi anlamadaki güçlük, zayıf iletişim becerileri vb. özelikler çocuğun çevreden izole olmasına yol açabilir. Bu nedenle, mutlaka çocuğa sosyal becerilerin ve kişilerarası ilişkilerin; sosyal hayatın içinde doğru modellerle öğretilmesi gerekmektedir. Çocuk uygun modelleri izleyerek ve doğru bir rehberlik aracılığıyla yaşanabilecek sorunların üstesinden gelebilir.
Zihinsel engelli çocuklar; gelişimleri hangi düzeyde olursa olsun, normal çocuklardan farklıdırlar. Ancak bu çocukların gelişimsel ihtiyaçları normal gelişim gösteren çocuklarınkinden farklı değildir.
Her çocuk gibi zihinsel engelli çocukların da eğlenmeye, sevilmeye, başarmaya, kabul edilmeye ve toplumun bir üyesi gibi yaşamaya gereksinimleri vardır. Zihinsel engelli çocukların sosyal çevrede yaşamlarını sürdürmeleri, düzeyine uygun bir eğitim programı ve en önemlisi onu koşulsuz kabullenen ve seven bir aile ile mümkündür.
|
|
Otizm

Otizm, doğuştan gelen, sosyal etkileşimi ve iletişimi olumsuz etkileyen, gelişimsel ve nörolojik bir bozukluktur. Belirtileri yaşamın ilk üç yılı içinde görülmeye başlar. Otizm tanılı çocukların sayısı ülkemizde ve dünyada tam olarak bilinmese de; yaklaşık her 110 çocuktan birinde görüldüğü saptanmıştır.Otizmin erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre yaklaşık 4 kat daha fazladır. Günümüzde hala otizmn kesin nedeni bilinmemektedir ve otizmi kökten çözen bir tedavi yöntemi bulunamamıştır. Otizm kendi içinde farklı yapısal özellikler taşıyan Asperger Sendromu, Rett Sendromu gibi alt sınıflara ayrılmaktadır.
OTİZMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Otizm çocuklarda gözle görülür bir fiziksel farklılık bulunmadığı için bebekliğin erken dönemlerinde teşhis edilmesi kolay olmamaktadır. Ancak bebeklerde görülen; temastan hoşlanmama, kucağa alındığında sakileşmeme, ‘Cee Oyunu’ gibi oyunlara karşılık vermeme, huzursuz olma, yemek ve uyku problemleri otizim için erken dönem belirtileri olabilir.
Otizmn belirtileri DSM-IV’ de;
- Sosyal etkileşimde yetersizlik (Çevresindeki bireylerin farkında olmama, taklit davranışlarının yetersiz olması ya da hiç olmaması, oyun oynamanın yetersiz olması ya da hiç olmaması, arkadaşlık ilişkilerinde yetersizlik),
- Dil ve iletişim gelişiminde normalden farklı olma (Karşılıklı iletişimin olmaması, sözel olmayan iletişim kurmada yetersizlik, sözel dilin kullanımında farklılık, karşılıklı diyalog kurmada yetersizlik),
- İlgilerinin ve ilgilenilen etkinliklerin sınırlı olması (Yineleyici hareketler sergileme, nesnelerin ayrıntılarıyla ilgilenme, çevresindeki değişikliklere tepki gösterme, günlük yaşam rutinlerinin değişmesine karşı çıkma) olarak belirtilmiştir.
GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Dil ve Konuşma Becerileri:
Bazı otizm çocuklar hiç konuşamazken, bazıları da çok üstün bir konuşma becerisine sahiptir. Ancak yine de, ekolali (sözcük tekrarı), şahıs zamirlerini doğru kullanamama, monoton ve duygusuz konuşma, soyut ifadeleri ve şakaları anlayamama gibi özellikler gösterebilirler. Ayrıca, iletişim başlatma, iletişimi sürdürme, karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlama güçlükleri de görülmektedir. Bu da sosyal uyumu güçleştirmektedir.
Sosyal Beceriler:
Otizm en çok sosyal becerileri etkilemektedir. Sosyal etkileşim için çok gerekli olan göz kontağının olmaması, jest ve mimikleri kullanamama, ortak dikkatte sınırlılık, taklit becerisindeki güçlükler ve oyun becerilerindeki yetersizlikler; otistik çocuklarda görülen ve sosyal becerileri etkileyen bazı temel özelliklerdir.
Bilişsel Beceriler:
Otizmli çocukların bilişsel becerilerini etkileyen önemli bir faktör, uyaranların tüm özelliklerine dikkat etmede yaşadıkları güçlüktür. Örneğin, elmanın rengi, kokusu, tadı, şekli vb. bir çok özelliği vardır. Elmanın sadece kırmızı oluşuna dikkat etmek, elma ile domatesi birbirine karıştırmaya neden olabilir. Bu nedenle, uyaranlar arttıkça ve karmaşıklaştıkça otizmlı çocuğun vereceği tepkiler azalır. Bu sadece kavram gelişimini değil, sosyal gelişimi de etkiler. Örneğin; çocuk sadece kendisi ile konuşan insanın jest ve mimiklerine dikkat ederse konuşmacının verdiği mesajı algılayamayacaktır. Bu özellikleri, bilgiyi öğrenirken anlamayı sınırlamakta, bilginin farklı ortam ve durumlar için transferini zorlaştırmaktadır.
DAVRANIŞSAL ÖZELLİKLER NELERDİR?
Otizmlerde, etkilenme dereceleri bireysel farklılıklara göre değişse de, yaygın görülen davranışlar şunlardır;
· Sosyal ilişkilerde güçlük,
· Göz temasından kaçınma,
· Çevre ile iletişim kurmama ve çevreye ilgisiz davranma,
· Hayal gücü ve yaratıcılık gerektiren oyun oynayamama,
· İhtiyaçlarını belirtmekte zorlanma,
· Hareket ve sözcük tekrarları,
· Objelere aşırı bağlanma,
· Temastan, kucağa alınmaktan ya da sevilmekten hoşlanmama,
· Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlık,
· Objeleri kendi etrafında çevirme gibi kalıp davranışlar sergileme,
· Uygunsuz ve sebepsiz gülme ya da ağlama,
· Tehlikeye karşı duyarsız olma,
· Sorulan soruya cevap verme yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etme,
· Acıya karşı duyarsızlık,
· Rutinden hoşlanma, değişikliklere karşı aşırı tepki ve direnç gösterme,
Çocuğun özelliklerine göre davranışlar çok hafif ya da çok şiddetli olabilir. Her bir davranışın çocuk üzerindeki etkisi de diğerinden farklı olabilir.
OTİZMLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Otizm çocuklara erken yaşta, tercihen üç yaştan önce tanı konması büyük önem taşır. Çünkü otizm bir çocuk özel eğitim almaya ne kadar erken başlarsa, o kadar hızlı ilerleyebilir. Otizm çocuklarda davranışlar öğrenme sürecini güçleştirmekte, bilgiler parça parça işlenmekte, iletişim bozuklukları çocukların değerlendirilmesini ve gelişimsel düzeyinin belirlenmesini engellemektedir. Yapısal özellikleri nedeniyle otizm çocuklara, otizm çocuklar için özel olarak hazırlanmış eğitim programlarıyla kişiye özel eğitim verilmesi gerekir. Otizm çocuklar için yapılandırılmış bir ortamda, bir yetişkin – bir çocuk sistemiyle yapılacak bir eğitim çocuğun becerilerini artıracak en iyi sistemdir. Çocuk uygun düzeye geldiğinde, bireysel eğitimin yanında, sosyal uyumunu da önemli ölçüde destekleyen grup derslerine katılabilir. Özel eğitimin yanı sıra, aile ile ortak yürütülecek ev çalışma programları da eğitimin kesintiye uğramadan yoğun şekilde devam etmesine katkı sağlar.
Özel eğitimin yanı sıra özel eğitime destek olarak verilen terapilerin en önemlileri dil-konuşma terapisi ve uğraşı terapisidir. Dil-konuşma terapisinde, otizm çocuklarda dil ve iletişim becerilerini geliştirmek için çeşitli terapiler uygulanır. Bu terapilerin temel hedefi, otistik çocukların içinde bulundukları tüm ortamlarda iletişim kurmalarını sağlayacak iletişim becerilerini onlara kazandırmaktır. Bu amaçla, hem kendilerine yöneltilen konuşmaları daha iyi anlamaları, hem kendilerini daha anlaşılır şekilde ifade etmeleri, hem de karşılıklı konuşma başlatma ve sürdürme becerilerini kazanmaları sağlanmaya çalışılır.
Uğraşı terapisinde ise, otizm çocukların günlük yaşam becerilerini, toplumsal becerilerini ve uyumsal davranışlarını geliştirmek ve davranış sorunlarını azaltmak amacıyla çeşitli terapiler yürütülür. Uğraşı terapistlerinin otistik çocuklarda en sık uyguladıkları yöntem ‘duyusal bütünleştirme terapisidir’.
Otizmli çocuklarda özel eğitimin yanı sıra bazı terapi ve psikiyatrik tedavi yöntemlerine de başvurulabilir. Ancak, farklı terapi ve tedavi yöntemlerine başvurulması, özel eğitime olan ihtiyacı azaltmaz. Bu nedenle, ne tür bir terapi ya da tedavi alırsa alsın otizm her çocuğun mutlaka ve öncelikle özel eğitim alması gerekir. Diğer yöntemler, özel eğitime yardımcı olabilir ama hiç biri özel eğitimin yerini alamaz.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
‘ÖZEL EĞİTİM’: PROF. DR. NECATE BAYKOÇ DÖNMEZ, GÜNDÜZ YAYINCILIK, EKİM 2010
‘ÖZEL EĞİTİME GİRİŞ’: PROF. DR. AYŞEGÜL ATAMAN, GÜNDÜZ YAYINCILIK, EYLÜL 2003
‘OTİZM VE OTİSTİK ÇOCUKLAR’: DOÇ DR. NİLÜFER DARICA DR. ÜLKÜ ABİDOĞLU DR. ŞEBNEM GÜMÜŞÇÜ TUŞ, ÖZGÜR YAYINLARI, HAZİRAN 2000
‘SEVGİ DİLİ KONUŞAN ÇOCUKLAR’: AYŞEGÜL TURAN, SİSTEM YAYINCILIK, MART 2005
‘OTİZM EL KİTİ’: MART 2011-11
www.otizm.org
www.tohumotizm.org.tr
Dil ve Konuşma Bozukluğu
Kendini ifade etme ve başkalarıyla iletişim kurma yetersizliği olan çocukların en önemli gereksinimlerinden biridir. Çocuğun dili kullanmayı öğrenmesi gelİşimin en önemli göstergelerden biridir. Çünkü dil belli kurallara dayalı semboller sistemidir. Konuşma ise, dilli kullanarak sözlü iletişim kurma yöntemidir. Çocukların dile aile becerileri doğuştan getirdiği bilinmekle beraber bu becerilerin çevresel faktörlerle geliştiği bir gerçektir. Doğumdan sonra ilk aylarda bebek; ağlama, gülme, hıçkırma, bağırma gibi bir takım sesleri çıkarırken dışardan işittiği sesleri de taklit etmeye başlar. Çocuğun konuşmaları anlaması ve konuşmaya başlaması ses taklitleri, hece tekrarları ve ilk sözcüğün söylemesi gibi dil gelişimindeki belirgin aşamalar izlenerek gerçekleşir.
Ancak yetersizliği olan çocuklar algılama güçlüğü, dikkat dağınıklığı, konuşma işlevini yerine getiren organlardaki yapısal bozukluklar veya organların hazır hale gelmemesi ve çevresel faktörler nedeniyle dil gelişimindeki sorunlar yaşanmaktadır. İşte bu nedenle yetersizliği olan çocuklara dili etkin ve tam kullanma becerisini kazandırırken sürekli ve sistemli bir eğitime gereksinim duyar. Öğrenmenin temeli bir uyarıcıya dikkat etme ve dikkati belli bir süre o uyarıcı üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Kullanılan araç araçların uygunluğu etkinliklerin kısa ve basit olması verilen yönergelerin kısa ve net anlaşılır olması ve eğitimin her aşamasında takibin yapılması gerekir. Özellikle çocuğun dil gelişiminde kavram kazanımı önemlidir. Ağır düzeyde zihinsel öğrenme yetersizliği olan çocuklarda kavram gelişimi daha yavaştır ve kavramların kazanılması uzun bir süreçtir. Çocuklarda alıcı dilin, ifade edici dilden önce geliştiği dikkate alındığında alıcı dil gelişimini desteklenmek için anne baba ve eğitimcinin kısa, basit cümleleri kurmaları ve sözel ifadeler tekrarlamaları gerekir. Çocuğun konuşmaları anlamasında, konuşma sırasında kullanılan jest ve mimikler, sözcüklerin eylemlerin hareketlerle ifade edilmesi etkilidir.
Bedensel Engelliler


Fizyoterapi ünitemizde prenatal,natal,postnatal dönemde herhangibir nedenden dolayı fonksiyonel kısıtlılığı olan çocukların değerlendirilmesi,değerlendirme sonucu çocuğun gelişim düzeyinin belirlenip bunlar doğrultusunda ihtiyacı olan tedavi programının hazırlanarak uygulanması ,prognozunun takibi ve ailenin bu konuda bilgilendirilip eğitimi fizyoterapistler tarafından yapılmaktadır.
Yapılan çalışmalar sonucunda bireyin;
· Normal motor gelişim basamaklarındaki becerileri kazanmaları,
· Duruş (postür) ve hareket ile ilgili bozukluklarını en aza indirmeleri,
· Kaba ve ince motor becerilerini geliştirmeleri,
· Günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız hareket edebilme becerileri kazanmaları,
· Düzgün duruş ve hareket için gerekli duyu, algı, bilişsel ve motor bütünlüğünü sağlamaları,
· Transfer ve yer değiştirmeye ve ilerlemeye yönelik hareketlerini geliştirmeleri,
· Yardımcı cihaz, araç gereç ve ekipmanı kullanma becerisi geliştirmeleri,
· Gelişim basamaklarına uygun davranma becerisi geliştirmeleri,
· Hareket yeteneğinin yanı sıra bilişsel, duyusal, psikolojik ve sosyal bütünlüğü geliştirmeleri beklenmektedir.
Bedensel engelli bireylerin tanılanmış bedensel yetersizliğine ek olarak başka bir yetersizliğinin olması halinde, (zihinsel, görme, işitme vb.) birey için uygun kazanımlar belirlenerek bireysel ve grup eğitim programına dâhil edilmektedir.
Fizik Tedavi ve Rehabilite edilen tanılar:
· CP( serabral palsy)
· Spina Bifida
· Motor Mental Retardasyon
· Motor Retardasyon
· Zihinsel engele sekonder olarak gelişen fiziksel engel
· Nörolojik rahatsızlıklar
· Gelişim Geriliği
· Kas Hastalıkları
· Genetik Bozukluklar
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Günümüzde önemli halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), 7 yaşından önce başlayan ve bireyin gelişim düzeyine uygun olmayan, dikkati toplama ve sürdürme, aşırı hareketlilik ve ataklıkla karakterize yaşam boyu devam eden bir sorundur.Bu sorun, gelişimsel olarak üç temel alanda problem oluşturmaktadır. Bunlar;
· Dikkat süresi kısalığı,
· Kendini kontrol etmede güçlük çekme,
· Davranışlarda ya da düşüncelerde ataklık ve huzursuzluk olarak görülmektedir.
Bu sorunu olan çocuklarda temelde dikkat problemlerine rastlanırken, bir kısmında da aşırı hareketlilik görülmektedir.
Bu sorun;
- Aşırı hareketlilik ile birlikte olan dikkat eksikliği (DEHB),
- Aşırı hareketlilik olmaksızın dikkat eksikliği bozukluğu (DEB) olarak ikiye ayrılmaktadır.
DEHB’nin belirtileri bireyden bireye farklılık göstermesine rağmen, temelde sorunlar aynıdır. Bu çocukların yaş ve zekâ düzeyine göre dikkat süreleri daha kısa olmaktadır. Dikkati, hem ilgili hem de ilgisiz uyaranlar dağıtmaktadır. DEHB’de “dikkatin odaklanamaması” en sık karşılaşılan sorundur.
Bu sorunu olan çocuklar, uyaranların hepsini eşit düzeyde algılamaktadır. Bu nedenle belirli bir işle uğraşırken başka bir uyarıcı dikkatini kolayca dağıtmaktadır. Bu yüzden DEHB olan çocuklar, yaptıkları işleri yarım bırakmakta ve uğraştığı etkinliği bitirmeden diğerine geçmektedirler. Bu çocukların dikkat süreçleri de günden güne değişiklik göstermektedir. Bazı günler işlerinin tümünü belirli zaman süresinde bitirebilirken başka bir günü hiçbir şey yapmadan geçirebilmektedirler. Ayrıca evde bilgisayar oyunlarında şampiyon olabilirken, sınıfta dikkati odaklama da sorunları vardır. Çocukların dikkat süresi ve yoğunluğunda ortama ve uyarana bağlı etmenler, önemli rol oynamaktadır.
Dikkat Eksikliği Bozukluğu olan çocukların;
· Bireyin yaşına ve gelişim düzeyine göre dikkat süresi ve yoğunluğu azdır,
· Dikkatin bir noktaya toplamasında zorluk çekerler,
· Dış uyaranlar dikkati kolayca dağıtır,
· Unutkanlıkları vardır,
· Eşyaları veya oyuncaklarını çok sık kaybederler,
· Organizasyon ve uyum sürecinde yaşanılan problemlerden dolayı genel bir dağınıklık ve düzensizlikleri vardır,
· Gün içinde sık sık hayallere dalarlar,
· Yönergeleri dinleme ve izlemede zorluk çekmedirler.